27 Aralık 2008

MEHMET AKIF ERSOY'un YAZILMAMIŞ ŞİİRİ

ben tesadüflere inanmam.

bu gün bir yazı yayınlayacaktım burada,
evliyalardan bahseden....

ve öğrendim ki Mehmet Akif Ersoy'un vefatının yıldönümü imiş.
hatırlayan ve hatırlatan
orjinaldelikanli.com a teşekkür ediyorum.

beklesin öyle ise yazım,
bilahere yayınlansın.
evliya görmek isteyen varsa,
Mehmet Akif'e baksın.



vefatının 72. seneyi devriyesinde,
O'nun aziz hatırasını yadetmek adına,
kimsenin bilmediği, duymadığı
yazılmamış bir şiirini
sizlere sunmak isterim.
Allah rahmet eylesin,
ruhu şadolsun.

"-Nasibolursa... Mekke'ye gideceğim,.,
ilk ayetin nazil olduğu Hirâ mağarasını göreceğim:
bu, şiirime mukaddime olacak;
ve manzumemde Peygamber
(s.a.v)'in bütün hayatını yazacağım,
sonra da son hutbesini."

demişti ama,
kader buna imkan vermedi.

yazılmamış bu şiirini,
onun ağzından dinlemek isteyen var ise,
O'nun yürüdüğü yoldan yürümeli
ve O'nun gittiği yere gidebilmelidir.

ben diliyorum.....


K®HAN
_____________________________________________________

Akif'in sesi,
bazen zalimin suratında tokat,
bazen sahipsiz insanların yüreklerini ısıtan bir şefkat,
bazen ölçüyü aşanlar için bir ikaz ve
bazen milletimizi yok etmeye çalışan güçlere karşı bir ültimatomdur.

Akif ' le ilgili temel yanılgıların sebeplerinden biri de
O'nu sadece yazılarından, şiirlerinden tanımaya çalışmaktır.
Akif yazdıklarından çok daha derin, çok daha geniş ufuklu,
çok daha san'atkar ve çok daha şaşırtıcı bir insandır.
Böyle iken O herkes gibi görünmeye çalışır.
dayanamıycam...
müdahale etmem lazım;
"O herkes gibi görünmeye çalışır" da ne demek?
bizi mi kandırıyordu yani? tövbe, tövbeee...


Mithat Cemal, O'nun bu taraflarını tanıdıkça
büyük bir şaşkınlık içinde şunları söyler:
"Yüz kahramana yetecek
ahlak ve seciyesiyle,
sıradan bir insan gibi yaşıyor!"


İşte Akif 'in hayret veren hayatı
Hüseyin Cahit Yalçın'ın şu sözlerinde özetlidir:
"Akif 'in hayatı,
Safahatından daha büyük bir şiirdir."

_____________________________________________

Zulmü Alkışlayamam

Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
- Boğamazsın ki!
- Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticânın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?
Mehmet Akif Ersoy (1873 - 1936)
_______________________________________________

Hoca Tahir Efendi erkenden kalkar,
çocuklarını (Akif ve kızkardeşi Nuriye) kendi eliyle yıkar,
kızının saçlarını tarar, pişirdiği salepleri içirerek onları mekteplerine gönderirdi...
Çocuklarını bir kere bile dövmemişti. (Kuntay, s.157)
_______________________________________________

Akif, yaşadığı ülkeye, topluma ve dostlarına her şeyini verdi
ve bunların karşısında hiçbir şey talep etmedi.
Herkesin aksine Akif,
birtek ailesine karşı olan sorumluluğunu yerine getirememişti.
Bu yüzden yoksulluğunun, fedakârlığının, kendinden vazgeçmenin maliyetini
kendisi kadar eşi ve çocukları da ödedi.
Yine bu nedenledir ki,
ölümünden sonra ailesine tertemiz bir isimden, eserlerinden başka bir şey bırakmadı.
Ve yoksulluğu çocuklarının hayatına yansıdı.

Ne yazık ki, Akif'e gösterilen ihmal ve ilgisizlikten

çocukları da nasibini fazlasıyla aldı.

alıntılar : www.mehmetakifersoy.com