31 Aralık 2008

bi xêr be... HAYIRLI OLSUN...

ülkemiz için güzel bir yıldı 2008...
daha güzel olabilirdi tabii...
bekliyorduk....
top yuvarlaktı....

maç 366 gündü....

365+1 evet. bu gün uzatmaları oynuyoruz.
ve umulmadık bir son dakika golü;başbakan recep tayyip erdoğan,
TRT'nin kürtçe yayına başlayan

TRT 6 televizyonuna verdiği röportajda

kürtçe olarak "TRT şeş bi xêr be", demiş.


"TRT şeş bi xêr be"

"TRT 6 hayırlı olsun"


bu yılın en anlamlı cümlesi...

hatta cumhuriyet dönemi siyaset tarihimizin

en anlamlı cümlesi bu.


ben siyaseti de siyasetçiyide
ciddiye almamayı öğrendim.
ak partinin kırık notlarınıda
silecek değilim elbette defterimden
.
ama siyaset üstü bir cümle bu... alkışlamak gerek.

çünkü hiç duymadık.

çünkü yüz yıldır devletin dönüp bakmadığı,

bakıp görmezden geldiği bir yöne dönüp ,
-başbakan kimliği ile- kürtçe bir cümle sarfetmek...

inanılır gibi değil.

sanatçı ahmet kaya,
sırf “bir gün kürtçe klip yapacağım,
bakalım o zaman yayımlayabilecek misiniz?”
diye sorduğu için
medya lincine uğramış, Türkiye"yi terk etmek zorunda kalmıştı.
daha dün gibi...

artık pkk nın yapacağı tek bir iş kalmıştır
o da bu televizyonu kapattırmak...

başaramaz ise yok olacaktır.

akan kanlar duracak,
tank top tüfek almak için
israile gönderilen paralar

ülkenin eğitim ve refahı için kullanılacaktır.

bu yıl Türkiye için güzel bir yıl olmasa idi,

değişim için bu cümle yeterdi kanımca.
artık daha fazla inanıyorum
Türkiye değişiyor...
bi xêr be... hayırlı olsun.


ayrıca şunu da belirtelim ki;

Türkiye için pkk ne ise
dünya için de israil odur.
islam düşmanları tarafından desteklenen

ve zulümlerini dünyanın görmezden geldiği
bir avuç terörist çapulcu topluluk....

dünya susabilir, biz susamayız.
eğer böyle giderse sırada kim var dersiniz?

......
ama böyle gitmeyecek ve gitmiyorda
.

"Tefrika girmezse bir millete düşman giremez.
Toplu vurursa yürekler onu top sindiremez."
(Mehmet Akif Ersoy)
Tefrika: Birbirine kötülük etmeye kadar varan sürekli anlaşmazlık, ikilik

işte, "bi xêr be" mesajı birazda dünyaya bakıyor. biz kim olduğumuzu hatırlayıp etnik köken gözetmeyerek kucakladığımızda birbirimizi
yeniden büyük olacağız.

akıllıdır onlar, o zaman karşımıza dikilmezler.
ne var ki, bizim kitabımızda intikam yok...

onu Allaha bırakacağız.


inşallah 2009da dünya daha da güzel olacak...
çünkü bunu pek çok diliyoruz.


K®HAN

keşke :
kürçe bilmiyorum,

konuşan arkadaşım, yakınım, akrabam da yok.

olsaydı da bu yazımızı kürçe olarak da yayınlayabilse idik.

27 Aralık 2008

MEHMET AKIF ERSOY'un YAZILMAMIŞ ŞİİRİ

ben tesadüflere inanmam.

bu gün bir yazı yayınlayacaktım burada,
evliyalardan bahseden....

ve öğrendim ki Mehmet Akif Ersoy'un vefatının yıldönümü imiş.
hatırlayan ve hatırlatan
orjinaldelikanli.com a teşekkür ediyorum.

beklesin öyle ise yazım,
bilahere yayınlansın.
evliya görmek isteyen varsa,
Mehmet Akif'e baksın.



vefatının 72. seneyi devriyesinde,
O'nun aziz hatırasını yadetmek adına,
kimsenin bilmediği, duymadığı
yazılmamış bir şiirini
sizlere sunmak isterim.
Allah rahmet eylesin,
ruhu şadolsun.

"-Nasibolursa... Mekke'ye gideceğim,.,
ilk ayetin nazil olduğu Hirâ mağarasını göreceğim:
bu, şiirime mukaddime olacak;
ve manzumemde Peygamber
(s.a.v)'in bütün hayatını yazacağım,
sonra da son hutbesini."

demişti ama,
kader buna imkan vermedi.

yazılmamış bu şiirini,
onun ağzından dinlemek isteyen var ise,
O'nun yürüdüğü yoldan yürümeli
ve O'nun gittiği yere gidebilmelidir.

ben diliyorum.....


K®HAN
_____________________________________________________

Akif'in sesi,
bazen zalimin suratında tokat,
bazen sahipsiz insanların yüreklerini ısıtan bir şefkat,
bazen ölçüyü aşanlar için bir ikaz ve
bazen milletimizi yok etmeye çalışan güçlere karşı bir ültimatomdur.

Akif ' le ilgili temel yanılgıların sebeplerinden biri de
O'nu sadece yazılarından, şiirlerinden tanımaya çalışmaktır.
Akif yazdıklarından çok daha derin, çok daha geniş ufuklu,
çok daha san'atkar ve çok daha şaşırtıcı bir insandır.
Böyle iken O herkes gibi görünmeye çalışır.
dayanamıycam...
müdahale etmem lazım;
"O herkes gibi görünmeye çalışır" da ne demek?
bizi mi kandırıyordu yani? tövbe, tövbeee...


Mithat Cemal, O'nun bu taraflarını tanıdıkça
büyük bir şaşkınlık içinde şunları söyler:
"Yüz kahramana yetecek
ahlak ve seciyesiyle,
sıradan bir insan gibi yaşıyor!"


İşte Akif 'in hayret veren hayatı
Hüseyin Cahit Yalçın'ın şu sözlerinde özetlidir:
"Akif 'in hayatı,
Safahatından daha büyük bir şiirdir."

_____________________________________________

Zulmü Alkışlayamam

Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!..
- Boğamazsın ki!
- Hiç olmazsa yanımdan koğarım.
Üç buçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticânın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?
Mehmet Akif Ersoy (1873 - 1936)
_______________________________________________

Hoca Tahir Efendi erkenden kalkar,
çocuklarını (Akif ve kızkardeşi Nuriye) kendi eliyle yıkar,
kızının saçlarını tarar, pişirdiği salepleri içirerek onları mekteplerine gönderirdi...
Çocuklarını bir kere bile dövmemişti. (Kuntay, s.157)
_______________________________________________

Akif, yaşadığı ülkeye, topluma ve dostlarına her şeyini verdi
ve bunların karşısında hiçbir şey talep etmedi.
Herkesin aksine Akif,
birtek ailesine karşı olan sorumluluğunu yerine getirememişti.
Bu yüzden yoksulluğunun, fedakârlığının, kendinden vazgeçmenin maliyetini
kendisi kadar eşi ve çocukları da ödedi.
Yine bu nedenledir ki,
ölümünden sonra ailesine tertemiz bir isimden, eserlerinden başka bir şey bırakmadı.
Ve yoksulluğu çocuklarının hayatına yansıdı.

Ne yazık ki, Akif'e gösterilen ihmal ve ilgisizlikten

çocukları da nasibini fazlasıyla aldı.

alıntılar : www.mehmetakifersoy.com

20 Aralık 2008

"BENİ SEVİYORUM"...!


herkeste,
biraz olsun kendini beğenme duygusuu....

var mıdır, yok mudur?
......
"vardır" mı diyorsunuz?
yok canım. nerden çıkardınız?
kendini beğenmişlik olmaz mı bu?

......
ha, yukardaki resim mi?
bizim konu mankenimiz o.
ver parayı, istediğin şekle girer kerata :)




şaka bi yana,

yokluyorum kalbimi,
ben de kendimi beğeniyorum galiba.
oysa bir yandan da korkuyorum beğenmekten.

evet korkuyorum.
kibir bu şakaya gelmez....




"akılları pazara çıkarmışlar herkes yine kendi aklını almış"
derler.
niye öyle olmuş bilen var mı?
herkes anştayn'ınkine saldırmamış mı?

burda da bir ölçü, bir ayar olmalı....
var galiba.
ama ne?

peki,
kendini beğenmek = kibir midir?


bakalım;

kibir:
(ingilizce) arrogance, haughtiness, pride, snootiness
(türkçe) Kendini büyük görme, başkalarından üstün tutma, büyüklenme,
kendini beğenme, kurum, kibirlilik, gurur, küstahlık, haddini bilmeme, özsaygı, izzetinefis, onur, haysiyet, şeref, tafra, gösteriş, ihtişam...
bu ne yaaa!

e be haddini bilmez sözlük,
ne bulduysan yaz bakalım.
tam karşılığı hangisidir insafsız!?
hepsi farklı şeyler bunların.

durun!... belki birisi uyar.
cümle içinde kullanmaya devam edelim hele :)

kendimi beğeniyorum,
hakikaten icad eden güzel yapmış.
elim, parmak izim, yüzüm,
gözüm, kaşım, dna'm... benzersizim.


kendimi beğenmiyorum,

yapmadığım işler var.
yaptıklarım ya kusurlu ya eksik ya yarım.
işin kötüsü mükemmeliyetçi bir yanım da var.

hayallerimi gerçekleştirmeye gücüm yetmiyor,
zora gelemiyorum, pek tembelim ve aceleci.

.......
"şuna bak kendini bişi sanıyo" deriz mesela...
bunu nerden anlarız?
kısa yoldan,
havalarını kontrol ederiz.
önler 28, arkalar 30 psi den yüksekse biraz havasını almak lazım.

havalara girmek de ne demektir?


yok bakmam bu sefer sana sözlük... gözlük, kibirli dörtgöz!
(kapsamlı sözlükleri sevmiyorum da)

kendini bişey sanan kişi havalara girmiştir evet
ve gıcık olunmaya müstehaktır.
ilk fırsatta lafı sokar rahatlarız.


ya gerçekten bişeyse...
serbest midir o kişiye,
gerim gerim gerinmek ve de kasılmak?

...........
dağılıyor... toplayalım.
zira daha önce büyük adam dedik
bir iki üç dört beş altı yedi yazıda zor toparladık.


esasen,
gerçekten bişey olanların gerilmeleri, kasılmaları geçmiştir
pamuk adam olmuşlardır onlar.
biz onlara büyük adam da deriz.
bu yüzden,
gerilen, kasılan olursa
laf sokmakta hiç tereddüt etmeyiniz.

hatta o kasılmış kişi yüksek makam ve mevki sahibi ise
tek bir lafın bile çok büyük sevabı vardır bilesiniz :)

hem kendini bilen ;
cahil olsaaa,
bunu bilir havalara girmez.
alim olsaaa,
ilmin gerçek sahibini bilir havalara girmez.

bu formüle göre işlemin sonucu;
kendini bilmemek=kibir ola, caaak...tır.
evet...
sorusu olan?
................

öyleyse kendini bilen kişi kendini sevebilir.
denilebilir.

tehlike geçmiştir :)

muhakkak ki en doğrusunu Allah bilir.

K®HAN

4 Aralık 2008

KONUŞ BENİMLE DOKTOR!


elchattabib adından da anlaşılacağı üzere,
sahibine mekan oluşturmaktan öte bir blog oldu.
biz adını öyle koyduk, o da öyle oldu!
zorlama filan yok. tamamen doğal.

peki neden “el-chat-tabib”?
şimdi, bir şarkımız var
"el çek tabib el çek, yarem üstünden" diye.
neden el çek diyor?... cevabı devamında;
"sen benim derdime deva bilmezsin"

"chat" bilirsiniz, nette sohbet anlamındadır.
"tabib" ise hastalığınız cihetiyle sizinle ilgilen kişidir.
işte, biz dikkat etmeyiz çoğu zaman,
hasta bazen "elchattabib!" der.
ya da demek ister.

yani "konuş benimle doktor!"
doktor -doğru anlarsa- "vaktim yok, al şunu iç" der, gider.
üzücü tabii.

hem hastalık iki kısımdır.
bir kısmı hakiki, bir kısmı vehmi.

bu vehmi hastalıktan az ya da çok herkeste var. hayat zor.
bazen bir an gelir, açıp pencereyi haykırmak istersiniz.
ya da karşı pencereyle biraz hasbıhal etmek…
elchattabib belki o penceredir.
olabilir.

sürekli içine atmak insanı hasta edebilir.
vehmi hastalık çok devam etse, hakikate dönüşebilmektedir.
velhasıl, doktor değiliz.
ama sohbet edebiliriz.

ölmedik ya!

italya’dan bir doktor arkadaş
-bloğumuzun ismine bakarak- "sizi doktor sanıyordum!" dedi.
"ben de sizi öyle sanıyorum!" dedim ona.

evet, internet bu. ne sanıyorsanız o'sunuz ya da o'dur.
budur yani… bunun başka açıklaması yoktur.

sanal alem bu... ben yapmadım ki bunu!

peki, şöyle diyelim,
burada hep birlikte iyileşmek amacı güttüğümüzden,
bloğumuzun ismi "elchattabib" tir.

ha karikatür mü?
o da gülümsetmek için.
moral olsun diye :)

K®HAN

el çek tabib el çek.... yarem yürektedir sarabilmezsin.
alllkışşş