30 Ekim 2008

HEY GİDİ CUMHURİYET !

yaşadığımız blogger yasağının ertesinde
arkadaşın bloğuna yazarken aklıma geldi
size de söyleyeyim;

bloglardan birinde, biri adamın birine küfretmiş,
veya biri medya patronunun telifini çiğnemiş ya hani.
-bilmiyoruz. gerekçe açıklanmıyor ne hikmetse-
farketmiyor. öyleyse çekin cezasını.
kim? herkes.....

askerlikteki fix cezalandırma sistemidir bu.
bir askerin cezası yüzünden bütün bölük süründürülür,
namlusu tutukluk yaptı diye koskoca tank çürümeye terk edilir falan filan.
ama biz siviliz !
işte yaşadığımız bu son olayda da,
cezayı veren asker değildi ama ceza asker usulü idi.
bu da bir ülkeyi askerlerin yönetmemesi gerektiğine
ve yönetemeyeceğine dair bir fikir verdi bize sanırım.
muz cumhuriyeti de olmak istemiyoruz yani... peki.
öyleyse bu yasak iyi de olmuş hani :)

şimdi de bayramınızı kutlamak makamında,
benden şu küçük şiiri kabul buyurunuz.

ZARARI YOK... BEKLERIM

işte ben cumhuriyeti
pek çok severim.

cumhur halktır, nasıl sevmem
ben ta kendisiyim.

dağdaki çobanım evet
suç mu buysa kaderim?

lafla olmaz bu işler

gerçeğini görelim.

muzlusundan hazetmem,
hem ben sade isterim.

asıl bayram o zamandır.

zararı yok.. beklerim.

hey gidi cumhuriyet

sensin benim rejimim.

ehe, he.
he he he he...

K®HAN


28 Ekim 2008

ERİŞİLMEZ OLMAK


neee?
yasak kalkmış ha?
tam da biz kaçış planlarını yapmışken.

nerdesin inanasım?

bak gördün mü yasak kalkmış :)

dur.... gelir birazdan....


Allah adamı sevindirecekse önce eşeğini kaybettirir
sonra buldururmuş :)
işte.. tecelli etti.
sevindik....

yok yok sevindim demeliyim,
çünkü inanasım geldi ve dedi ki;

"niye kaldırmışlar ki iyiydik.
onurumuz vardı düşünce suçluları gibiydik.
hem hapiste döktüren nice yazarlar
salıverince hep abidik gubidik."

dedi.

demek ki erişilmez olmak,
bu kadar kötü ve bu kadar güzeldi.

işte böyle benim inanas,
ne yaparsan yap yaranılmas.
sahi biz, tahliye mi olduk, taburcu mu :)


K®HAN

24 Ekim 2008

GENÇLİK MARŞI


"büyük adam"a "birbilen"le giriş yaparken
yazıma google' dan resim bakayım dedim,
bu şarkının klibi ile karşılaştım.
uzun zamandır tv seyretmiyor, radyo dinlemiyor,
gazete okumuyorum.
albüm alıp dinlemeyi bırakışım ise daha yaşlı.

hasbi oluyor, doğal oluyor böyle.
peşlerinde koşmuyor,
sadece kulağıma çalınan şarkıları dinliyorum.
bir çoğunu "kasetim benim" e çekip
sizinle de paylaşıyorum.

yani rastgele...

isterseniz siz tesadüf deyin
- ki bence tesadüf diye birşey yok-
bu şarkının rastgelmesi,
nerden çıktı şimdi bu büyük adam?
ne lüzumu vardı?
yapacak başka geyik mi yok?
bu yaştan sonra büyük adam mı olacaksın
olacağız, olacaklar..

gibi düşünçeleri beynimden sildi attı.

demek yalnız değildik, arayış vardı,
hem de uğruna ağıtlar yakılacak kadar :)

öyleyse daha iyisi yazılana kadar
bu şarkıyı
gençlik marşı ilan ediyorum.

yani dağbaşını alan duman
bizim başımızda şimdi diyorum.
inandığımız masalları sorgulamazsak
eğer dağıtamazsak
başımızdaki bu sisi bu dumanı
o dumanlı dağa, sert adımlarla
ve hep birlikte toslamak
işten bile değil. biliyorum.

dikkaaaağğt.....


GENÇLİK MARŞI


görmezdim önümü görmezdim
okudum yıllarca hep okudum
okumaktan boynumu büktüm yoruldum
sis duman dağılsın gözüm açılsın şeklindeki okul okuyuş

bilmezdim adımı bilmezdim
aradım her şehirde aradım
içine düşülen kimlik arayışı ve bulamayış


koştum dere tepe aştım dolaştım
kimin uğruna, ne uğruna
manevi boşluk...

herkes köşesini kapmış
iyi ama ben nasıl büyük adam olucam

bir tek seni bana çok gördü dünya
büyüklüğü maddiyat olarak algılayış, olamayış
ve maddiyatın aşkı gerişi


iyiler bu savaşı kaybetmiş
peki ben nasıl büyük adam olucam
kötü olmak seni geri getirir mi acaba
görünüşte kaybedilen mücadele, ümitsizlik ve aklın kötülüğe kayışı

sevmezdim okulu sevmezdim,
okudum yıllarca hep okudum
Okumaktan boynumu büktüm yoruldum
evrensel duygu okulu sevmeyiş fakat asıl üzen diplomadaki işe yaramayış

bilmezdim oyunu bilmezdim
denedim her şekilde denedim
Denemekle olmadı zaten yenildim
dememe yanılma usulü satranç ve yine hüsran

kimin uğruna, ne uğruna
ağlayış

herkes köşesini kapmış
iyi ama ben nasıl büyük adam olucam
bir tek seni bana çok gördü dünya
sızlanış

iyiler bu savaşı kaybetmiş
peki ben nasıl büyük adam olucam
kötü olmak seni geri getirir mi acaba
yalvarış

ben nasıl büyük adam olucam.
haykırış


teşekkürler pinhani.
K®HAN

23 Ekim 2008

TENBİH !


vereceğimiz büyük adam tarifi,
haliyle bir kimyasal sıvı formülü değildir.
öyleyse,
bu iksirden içenin de
bir anda büyük adam olamaması
gibi bir durum söz konusu olabilir.
-az bi ihtimal ama yine de-
bunu göz önünde bulundurarak
aşırı iddalı olmuyor,
2 yıl garanti vermiyor,
iade kabul etmiyoruz.

riskli iş sonuçta....
büyük adamlık hedefini yıktınız,
yerine gerçeğini koyamadınız.
yandınız.

koydunuz, gerçekti,
ama inandıramadınız,
saldınız,
paçanızdan aktı...
.................

hem biz kimiz ki ?

hem... siz de kim oluyonuz ?

sizinle restleşmem
blog hayatımı bitirir mi ki?
ama ben halk için yazmıyorum,
hak için yazıyorum ki !

hak yerini bulsun da
ne olursa olsun.
değil mi ki?

K®HAN

22 Ekim 2008

BÜYÜK ADAM

sizden ses seda yok,
yetkililerin de -sözüm ona- işleri pek çok.
kendi başımızın çaresine bakalım dedim.

un var,
yağ var,
şeker var.
bakkal amcanız durur mu ?
hiç bekler mi yetkili metkili ?
çevirmez mi size bir helva,
misss kokulu ve de şşşok etkili ?

tuzsuz helva olmaz bilirsiniz.
belki de "sallanma len tuzsuz helva gibi"
hitabına mazhar zatlardan birisiniz.

anladınız yani bu işin tuzsuz olmayacağını ?
ama üzülmeyin beenmaya tuzladı :)

işte biz de onun işaret ettiği noktayı orjinimize alıp
başlayacağız şu meşhur büyük adam tarifine.

ama önceee,

büyük adam ne değildir?

''büyük adam, çok yüksek makamlara çıkmış, rütbeleri omzuna dökmüş adam mıdır?''
''hayır.''
''büyük adam, ülkeler fethetmiş, düşmanını iki lafla dötetmiş adam mıdır?
''hayır.''
''büyük adam, sahnelere çıkmış, ossiki albüm yapmış, çok alkışlanmış, osursa satmış adam mıdır?''
''hayır.''
''büyük adam, katafalka konulan her yıl şiddetle anılan adam mıdır?''
''hayır.''
''büyük adam, kurtlar vadisinde yaşayan bir kurt mudur?

''hayır.''
''büyük adam, bir sivaskangal mıdır?
''nnnaayır.''
''ve nihayet büyük adam, kendini büyük sanan, öyle sanılmış, sandırılan, zorla andırılan adam mıdır?"
''HAYIR.''
(okuyamadınız değil mi? işte bu sır gelecekte çözüldü)

o değil, bu değil.

nedir büyük adam?

nedir nedir nedir?

(sürecek)

K®HAN

20 Ekim 2008

BİR BİLEN VAR MI?


acilen, yeni bir tarif gerekiyor.
ne demektir, kimdir büyük adam?
ve nasıl olunur?

acildir,
çünkü biz yıllardır - özellikle okullarda -
eski, dayatılmış, yanlış ama benimsenmiş
büyük adamlık tanımının altında eziliyoruz.

eziliyoruz,
çünkü varolan tarife göre
büyük adamlık kontenjanı pek az be kardeşim.
yazık değil mi bize?

tabii ezilenlere yardım edelim derken,
-yeni tarif yüzünden-
"büyük" birkaç kişinin üzülmesi muhtemeldir.
ama sevinmeliler çünküüü,
eğer doğru tarifi bulabilirsek,
onlar da gerçek bir büyük adam olabilirler :)
ama tabii yaşıyorlarsa.

ölenler zaten anladılar.

buradan yetkililere çığırıyoruz,
istirhamediyoruz sesimizi duysunlar artık.
ölmek mi lazım yahu anlamak için.

yok! anket manket yapmıycaz bu sefer,
herşeyi de halkdan beklemeyin be kardeşim.
rica ediyoruz. bi soru soruyoruz.

nedir, kimdir, nasıl olunur büyük adam?
........

e tubii ki continued....

K®HAN

Pinhani - Ben Nasıl Büyük Adam Olucam.

16 Ekim 2008

KİM ZENGİN OLMAK İSTER?

evvvet!
nihayet anket sonuçları elimize ulaştı :)

ben seçeneklerin hepsini işaretleyip oy kullandığım için,

anket sonuçlarına bakıp bişeyler söylemek gelmiyor içimden.

hiçbir seçeneğin hatırı kalmasın istiyorum.

hepsini çok seviyorum :)


bu derin duygularımı bir örnekle açalım;

.............

arkadaşlarını çaya çağırıyor.

neden?
yeni bir tarif öğrenmiş ya da doğaçlama bişeyler denemiş,
çok güzel olmuş, onu tattıracak.
ve tarifini verecek isteyene.
sevinçle....

yok sizi çaya çağırmıyorum.

örnek bu, mesela yani.

evet, paylaşma sevincini yansıtabilir bence bu örnek.

bir kitap okudum arkadaşlar….

düşündüm de arkadaşlar…

bir film seyrettim var ya….

bu paylaşımları bu kadar geniş bir arkadaş topluluğu ile yapmamak için
mutluluk cimrisi olmak lazım.

ne demekse bu?

galiba delilik.

bu akılalmaz cimrilik… ve sonucunda fakirlik…

kim zengin olmak istemez ki? :)

işte bu yüzden hepsini işaretliyorum.

her ne sebeple olursa olsun, yazıyorum çünkü paylaşıyorum.

paylaşmayacaksam neden yazayım ki?

en gizli saklı günlükler bile biri birgün okunsun diye değil midir?

müdür?

K®HAN

_________________________

neden blog yazıyorum?

neşeden yazıyorum
7 (43%)
kederden yazıyorum
6 (37%)
aşkımdan yazıyorum
8 (50%)
sinirimden yazıyorum
4 (25%)
sıkıntıdan yazıyorum
5 (31%)
sanat için yazıyorum
2 (12%)
halk için yazıyorum
1 (6%)
fikrim geldi
10 (62%)
laf ola beri gele
7 (43%)

Anket süresi : 7 gün
Şu ana kadar kullanılan oy sayısı: 16
Anket kapandı.

katılımcılara teşekkür ederiz.

11 Ekim 2008

KOŞUN KOŞUN...



spor nedir ya?

galadyatör filminde arenanın girişinde yazıyodu spor.
bu mu spor?

yaz internete?
bi dolu saçmalık....
meslenin kökenine inecem, siz de gelin, dikkat edin...

eskiden romalılar,
hepsi değil tabii. halk bildiğimiz gibi.
üst tabakadakiler yerler içerler sığınamazlarmış,
daha da yemek isterler parmak atıp kusarlar yemeye devam ederlermiş.
budur işte spor.

acele etmeyiniz, birazdan anlayacaksınız.

bu kadarını duyanlarınız çoktur.
gerçektir.
fakat iğrenç bişeydir tabii
"modern" insana yakışmaz.

bundan sonrası benden.

şimdi o romalı insancıklar zamanla utanmışlar yaptıklarından.
fakat tıkınmaktan vazgeçemiyorlar.
"ne yapalım?" demişler en akıllı romalıya.

"biz bu meseleyi içerde halledelim" demiş o da.

"çıkarmayalım, içerde eritelim."

"hoplayalım zıplayalım böylelikle hiç durmadan yiyebilelim"

bu fikir tutmuş,
koşmuş, hoplamış, zıplamışlar daha fazla yiyebilmek için
yarışmışlar.
yapanlar zorlanıyormuş ama
seyreden pek keyif alıyormuş.

akıl, sivri akıllıda durduğu gibi durur mu?
demiş ki madem keyfiçin yaşıyoruz bu da pek keyifli bişi oldu.
arena'da dövüş işini bırakıp bunlardan yapalım.
hem yerlerden kan lekesi de çıkmıyor demiş.
ve bu işin ucu olimpiyatlara kadar uzamış.

yanlış anlamayınız,
aslında derdimiz oyunlarla değildir.
sporladır.

yani erimek, eritmek için yaptığımız sporla.

bir örnekle, son ayar açalım isterseniz.

bir arkadaşımız var. iki etmez.
depoyu dolduruyor, topkapı taksim arası gidip geliyor arabasıyla...
rastladık durdurup sorduk?
ne yapıyorsun?
-gidip geliyorum işte, sorma çok yorucu.
neden peki? bi işin mi var?
-yok. depoyu eritmek için.

diyoruz ki,
yapma be kardeşim.
yazık parana, benzinine, arabana.
bi işe yarasan içim yanmaz.
hem araban da yıpranıyor dökülecek.
depodaki benzini eritmek için yolculuk yapılır mı?
madem ağırlık yapıyor diyorsun.
az dolduruversen olmaz mı
bak heryer benzinlik....

işlemeyen demir paslanır diyorsanız çalışınız.
yiyiniz, içiniz, çalışınız.
israf etmeyiniz vesselam.

K®HAN
___________________________________

AŞİL TENDİNİTİ
PATELLAR TENDİNİT
KOŞUCU BACAĞI (SHIN SPLINTS, MEDIAL TIBIAL STRES SENDROMU)
KOMPARTMAN SENDROMU (ALT BACAK ÖN VE ARKA BÖLGE AĞRISI)
PLANTAR FASCIITIS (HEEL SPUR)
STRES KIRIKLARI
DİZ KAPAĞI SORUNLARI
ILIOTIBIAL BANT SENDROMU (KOŞUCU DİZİ)
___________________________________

10 Ekim 2008

sonuç : "HERKES YAZI YAZABİLİR"

ünlü fransız yemek eleştirmeni igor
anket sonuçlarımızdan duygulanmış,
blogumuza yazmak istemiş.
kırmak istemedik.
hatta bu vesile ile söyleyelim ki
blogumuzda da
herkes yazı yazabilir. :)


bir eleştirmenin işi pek çok açıdan kolaydır.
çok az şeyi riske eder ve kendimizi kararımız için çalışıp çabalayan insanlardan daha yüksek bir noktada görürüz.
yazması ve okunması kolay olumsuz eleştirilerle besleniriz.

fakat yüzleşmemiz gereken acı bir gerçek var.
genel tabloya baktığımız zaman kötü bir yemek bile, onun öyle olduğunu belirten yazımızdan çok daha anlamlıdır.
ancak bazen bir eleştirmen ciddi riskler alır ve yeni olanı keşfedip savunur.



dünya yeni yeteneklere ve tarzlara hoşgörüsüzdür.
yeninin dostlara ihtiyacı vardır.



dün gece yeni birşey yaşadım.
beklenmedik birinden olağan üstü bir yemek...
açıkçası hem yemek, hemde onu yapanın, nezih yemekler hakkındaki görüşlerimi değiştirdiğini söylesem, az kalır.
bunlar beni derinden sarstı.

geçmişte şef gusto'nun ünlü
"herkes yemek yapabilir" lafından hazetmediğimi açıkça ortaya koymuştum.
ancak şimdi onun ne demek istediğini anlıyorum.
herkes büyük bir sanatçı olamaz, ama büyük bir sanatçı her yerden çıkabilir.
gusto'nun yerinde yemek yapmaya başlayan ve mütevazi bir yerden gelen deha, işte böyle ortaya çıktı. bu da gusto nun yıllar önce söylediği sözün haklılığını ortaya koyuyor.

evet kanaatim şu ki bu yeni yetenek fransanın en iyi şefi.
yakında yeniden gusto'nun yerine gideceğim.
yeni şeylere aç olarak.

allkışş

teşekkürler igor,
teşekkürler pixar.


K®HAN
_________________________________________
HERKES YAZAR OLABILIR MI ?
olur. neden olmasın.
11 (28%)
olamaz. hatta olmasın.
6 (15%)
maaş istemezse buyursun.
5 (13%)
kpss'de 90 puan şartı aranmalı
9 (23%)
kimseyi üzmek istemiyorum
6 (15%)
okur yazar haddinden fazla. harf inkılabı yapılsın
9 (23%)

Anket süresi:15 gün
Şu ana kadar kullanılan oy sayısı: 38
Anket kapandı .

katılımcılara teşekkür ederiz.

9 Ekim 2008

İLK ANKETİMİZ



heyecan dorukta,
çok kritik bir dönemeç,
nefesler tutuldu,
bırakıldı,
az sonra tekrar tutulacak,
geri sayım başladı,
önce çoktu geri sayamıyorduk,
az kaldı,
son dakka,
kenar hakemi uzat dedi,
saha hakemi kes lan,
kim kesecek?
gözler finişte,
dii mi enişte?
son tur,
son şans,
kader anı,
şans kapıyı kırarsa,
evi su basarsa,
ya dünya yanarsa,
yorganım yok içinde,
heycan arıyoz biz,
anket manket banane

keşke altın gole kalsa,

haydaaaa!

K®HAN

5 Ekim 2008

KENDİNİ ARATTI


bi akrabam vardı,
adı İsmail.
beraber radyoculuk da yaptık.
uzun boylu yakışıklı....
arkadaşımdı.

gel zaman git zaman
evlendi ve ayrıldı.
hataları yüzündendi belki.
hatta hataların çoğu ondaydı
kimbilir.
ne kadar düzeltmeye çaba sarfetti ise
olmadı.
......

bana pek oralı olmadığını filan söylüyordu.
fakat ben biliyordum
seviyordu.
ve kurtarmak için herşeyi yapmaya hazırdı.

bir gün ona dedim ki
"ismail sana yapamayacağın birşey söyleyeceğim
eğer o'nu istiyorsan tek çaren bu"
sözümü dinlerdi....

ona dedim ki;
"ölmüşsün gibi yap."

İsmail başka bir şehirde iş bulmuştu.
göz doldurmak için aradığı,
parayı ve kariyeri de...

ve haala "çocuğunu görme" ziyaretlerini
abartıp duruyordu.

git ve gelme kardeşim benim.
arama...
sorma...
.....

ölmüş gibi yapamamıştı neticede
ama daha ötesini yaptı.

birgün up uzun cansız bedeni geldi
evlerinin önüne.
bahar aylarıydı.
bir iş seyahati
ve trafik kazası...

sicim gibi bir yağmurun altında
arbasını sonsuzluğa sürmüştü.
ayrıldığı eşini teselli etmek mümkün olmadı.
"hakkımı helal ediyorum" diye
haykırıyordu cenaze başında.

oysa kaç kez kavgalarında
"hakkımı helal etmiyorum" sözlerine tanık olmuştum.
hak ne kadar ucuzlamıştı birden!
toptan helal ediliveriyordu....

"ölmek mi lazım?" diye düşündüm.
....
sanırım öyleydi.
ölmek lazımdı ve bu tek çareydi.
İsmail sözümü tutmuştu.

geçtiğimiz kurban bayramı arefesinde
görüşmüştük en son.
ondan bu yana bir telefonumuz bile yok.

pek çok arardı, pek az arardım.
bize bişey olsa en evvel o yetişirdi.
amerikada olsa gelirdi.
bu bayram yoktu.

pek karşılıksız kaldı ama dünyada,
iyilikleri pek çoktu.

ölümü bize çok şey anlattı.


K®HAN

4 Ekim 2008

BANA GERÇEĞİ SÖYLETMEYİN



bazı arkadaşlar pek luzumsuz manalar çıkardıkları için,
yalan bahsinde söz ettiğimiz gerçeğe dair
bir altyazı vermek zorunda kaldık.
veriyoruz.

hayalleri sınırlanan okuyucularımıza
bir özür borcumuz olsun.
gene de isteyen istediğini çıkarabilir.

aba altında gösterdiğimiz sopalardan biri şudur ki;

pisledin.
temizlemek için yalan söyledin.
sonuç;
eline yüzüne bulaştırdın.

yani,
gerçek bir zımpara kağıdı,
yalancı tuvalet kağıdına
müreccahtır.

esasen,
hiçbir pislik yalanla temizlenmez.
hatta bulaşır ve sıvaşır yani.
e' ! olur. (*)

(*) : pis anlamında bir nida. "yere düştü e' oldu. bırak onu yeme şuraya koyalım kuşlar yesin" gibi.

K®HAN