29 Eylül 2008

KUTLAMA VESSELAM...




yeni alınan ayakkabılar ve giysiler
başucundayken yatmak ve bayrama uyanmak,

hiç giyilmemiş havasını silmek için
ayakkabıları elinle biraz tozlandırmak, :)

ve küçük ellerime sığmayan
kağnı tekeri 2,5 liralar...


sonra o eller büyüdü, paralar küçüldü.

bayram aynı bayram lakin
roller değişti vesselam.

resmi bayramlar da bayramdır ama...
okuduğum bi redkit çizgi romanında lord bilmemne
astırdığı ilanlara;
"düzenlenen baloya hekes davetlidir,
baloya katılmayarak
bu fırsatı kaçıranlar,
kuşuna dizileceklerdir
" yazdırmıştı.

katılın ya da katılmayın
milli bayramlar resmiyet,
dini bayramlar
fevkalade samimiyet içinde geçiyor.
katılmıyor musunuz bu fikrime
katılın ya da katılmayın
bu böyle :)

bayramınız kutlu olsun.

vesselam :)

K®HAN

28 Eylül 2008

BANA YALAN SÖYLETMEYİN !


lafı yalan noktasına getirdik ki çok hassas, çok ince bi konudur.

neden hassas olsun ki??
insan yalan söylese bile kendine söylenmesi konusunda pek hassas değil midir?

neden incedir ki?
dayanmaz, çok kopar, hep kopar, hem koparır da o yüzden, sonuçta...

öyleyse tehlikelidir de.
öye mi ki?

yalancı iyi kalplidir diyebiliriz.
çünkü hep karşı tarafın duymak istediği şeyleri söyler. canım benim.
evet, yalandır söyledikleri.
çünkü onları gerçekleştirmeye gücü yetmez, zora gelemez, pek tembeldir ve aceleci...

bu insanın tanımıdır.
.....gerçekleştirmeye gücü yetmez, zora gelemez, pek tembeldir ve aceleci...

öyleyse herkes yalancıdır.
.....
bakın nereye geldik.

size yalancı dedim, koptu.... ince ya.
şimdi aşırı tepkiler verebilirsiniz.... hassas ya.
korktum da açıkçası şimdi.... tehlikeli ya.
bu ağır itham şimdi döner... bizi vurmasın mı? hakkaten haa...

taksit veya tek çekim?
peşin savunmadır:

yalanlar istiyorsan,
yalanlar söyleyeyim.
incinirsin.
gene de sen bilirsin. (Ö.Asaf)


eskiden istendiğinde ısrarlara dayanamaz söylerdim. cahillik...
cahil cesareti işte.
artık korkuyorum ve susuyorum.

ya da
tuvalet kağıdı yok ama
zımpara kağıdı var diyorum.
isteneni değil olanı veriyorum.
kıçınızı tahriş eder belki ama gerçektir,
en azından elinize pislik bulaşmaz diyorum.

işinize gelirse....

bilmiyorum.

K®HAN

27 Eylül 2008

YALANCI MEME !

bebeklikten alışkınız biz bu tada...

hadi çıkarın keyfini. (bişi göremiyorsan telaşlanma, tıkla.)

iştee yalancı ping,



yalancı pong,



vee yalancıktan kavga.




ne tatlı yalanlar değil mi?


acı gerçekler olmasa...

yalancı dünya.

K®HAN

26 Eylül 2008

NEREYE KOŞUYORLAR?



yapılan her kıytırık kampanyaya,
kârını düşünerek saldıran müşteriyiz...
gözümüz doymaz bizim, sonsuzluğa talibiz...

bu gece* avantajlar ayının** en büyük kampanyasıdır.
herkese açık ve stokta sınır yok....
kadrini bilmez misiniz?

* kadir gecesi
** ramazan ayı

K®HAN

DİLİMİZ NE RENK?


evet anladık...
geçmişimizden bir fıkrayı bile açıp okuyamayacak durumdayız.
çok iyi anladık.

neden?
latin harfleri ile yazılmamış.
hadi öğrendik okuduk.
anlayabilene aşkolsun.
neden?
....

diyorlar ki
bir ingiliz çocuk,
kütüphaneye gider şekspiri okuyabilir ve anlayabilirmiş.

bir arap çocuk,
taa islam öncesinden bir şiiri bile hem okur hemi de anlarmış.

eyvaah...
ne oldu ki bize?...
kimiz biz?
dilimize ne oldu?

K®HAN

25 Eylül 2008

ASLININ ASLI...

peki aslında aşağıdaki fıkranın aslı nasıldı?
bi şeyi de merak etmeyin...











KÖN
E AY NEME EDERLER ?
Günlerin birinde Ependiden:

“Taze ay doganda könesini
neme ederler diyip
sorapdırlar.

Onda Ependi:

“Oni owunjak kesişdirip
ildız ederler diyip jogap
beripdir.

imdü de meali aliyesü, buyruuun;

ESKİ AYLARI NE YAPARLAR?
Bir gün Hoca’ya:

“Yeni ay doğunca eskisini ne yaparlar? Diye sorarlar.
Hoca: Kırpıp kırpıp yıldız yaparlar, der.
(*)

anladınız mı ependiler?

evet, mealini verince ben de anladım ki bu fıkra aşağıdaki fıkra değildir.

aşağıdakinin aslı mı nerde?

ona gerek kalmadı ki. anladık bi kere biz.


(*) : www.yagmurdergisi.com Sayı: 16 Temmuz - Ağustos - Eylül 2002


K®HAN

24 Eylül 2008

İŞİN ASLI...


"kocca ramazan geldi geçiyorda sen bize bi fıkra anlatmadın"
demezsiniz bilirim...

anlatıyorum işte
bundan sonrasını bilemem :)

(hocam senin adın geçmeyince
biraz zor güldürmek, gülümsetmek ...
sana yakıyoruz ağıtları hep kusurumuza bakma.)


aylardan ramazanmış.
köylü, hocaya gölün kenarında rastlamış.
hoca da zaten gölün kenarındaymış yani. bunda bişey yok.

hoca gölde yoğurt kabını yıkıyormuş.
bunu gören köylü aman hocam sen ne yapıyorsun demiş.
hoca; "görüyon ne yaptığımı neyini soruyon be adam" demiş. ama içinden tabii.
gıcık olmuş hoca, "göle yoğurt çalıyorum." demiş. dışından tabii.
"bırak şimdi hocam, göl yoğurt tutar mı?" demiş.
kim? köylü tabii.
hoca cevap vermiş;

"
ya tutarsa..."

hayır bitmemiş,
zevzekmiş ya köylü, üstelemiş;

"yok ben anladııım, sen oruç tutmuyorsun galiba, olur mu böyle hocalık?" demiş.
hoca bir cevap vermiş ki
tıpatıp bir kapak;

"ya tutarsam..." demiş.

siz bu fıkrayı böyle bilmiyordunuz değil mi?
böyle değildi zaten.
....
tabi tabi.

K®HAN

23 Eylül 2008

DÜŞÜNDÜM DE... 2


"düşünüyorum öyleyse varım."(Descartes)

öyleyse varolmanın delilidir
hayal kurmak.

ve hayalin tanımı da
dar değildir öyle.

olması muhtemel şeyler....
olmayacak şeyler.....
uçuk şeyler....
kaçık fikirler....
falanlarla filan, tarif edemez onu.

gelecek madem gelmemiştir,
hepsi şu an hayaldir.
ve madem gelecek bizce mechuldür,
öyle ise herşey olabilir.

işte hayalin sınırı da budur.

SÜR ARABANI YILDIZLARA...
budur yani.

K®HAN

21 Eylül 2008

deneme BİR, Kİİ...





şimdi bu videoyu seyredemiyor musun sen?
gerçek söyle :)

şuradaki programı kur.
üzülme youtube giremiyorum diye :)
"ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam."

"Programı KasperSky Labs. üzerinden online olarak tarattım herhangi bir virüs içermiyor :)
İndirdikten sonra dosya üzerine çift tılayarak kurulumu başlat. Kurulum bittiğinde bu sayfayı yeniden aç, bak bakalım...."

20 Eylül 2008

aha!... KASET SARDI...


en son sardığında... son kez sarmıştı.
bir daha olmayacak.
hadi ! sarılın ona ve vedalaşın.
bu kaset bi daha sarmayacak.
....

en güzel karışık kasetin, fazla dinlemekten teyiple bir olur, ayıramazdın.
koparırsın... makas, bant, cerrahi müdehale filan...


dikkat ettiniz mi git gide herşeyin cefası gidip sefası kalıyor.
işte size (sağüst köşede) sarmaz bir kaset.

sefasını sürün ama,
hiç bi şeyin cefası olmadan sefası sarmıyor.

gitme kaset ! sarılmak istiyorum sana...

keşke kaseti geri sarabilseydik değil mi? :)

K®HAN

19 Eylül 2008

MİNAREME EĞRİ DİYENİN...



"buraya bakın!..."
diye seslendi arkadaşlarına çocuk.

"şu minare eğri farkettiniz mi?"


cevabı beklemeden başkalarına yöneldi

"bakın şu minare var ya... eğri.

diğerleri doğru da, işte şu eğri."

caminin açılışı vardı o gün
ve çocuğun çıkardığı yaygara mimarının kulağına kadar ulaşmıştı.
.............
mimar elini çocuğun omzuna koydu,
"hangi minare bu?"
dedi.
çömeldi, başını kaldırıp çocuğun gösterdiği minareye baktı.
"bu mu?" ....

"evet bey amca, görmüyor musun eğri."

koca mimar gülümsedi "peki" dedi
ve usta başlarına seslendi;"halatları getirin."

halatları birbirine baglayıp minarenin şerefesinden aşağıya sarkıttılar.

"çekin" dedi mimar,
ve sordu çocuğa "doğruldu mu?"
"-hayır, biraz daha..."

asıldılar halata, taki çocuk "doğruldu" diyene kadar.
.............

minare gerçekten eğri miydi?.....

halatla doğrulur muydu?.....

çocuk sopayı haketmemiş miydi?......
:)

Mimar Sinan'ın bir bildiği vardı...
bizim artık unuttuğumuz.

biri minaremize eğri filan demesin.
vay haline...

hemennn
halatı boynuna takıveriyoruz. :)


K®HAN

16 Eylül 2008

SİZE Bİ TÜYO VEREYİM...


"süper bigün gecirdim bu cekimlerde! süper süper!"

kamera karşısında yaşanan bu hissiyat...
.....
ne güzel.

farzedelim bir çekim planlanıyor.
senden gizli.
konu senin hayatın.

herşey çok gizli tutuluyor.
kameralar da....

ama biri sana bir tüyo uçuruyor.

dikkat et. hayatını filme alıyorlar.

işte artık her anın süper.
süper süper süper.

çünkü çekim başladı.

herşeyin canlı, düzenli ve anlamlı artık.

hayatını oynuyorsun, ve boşa gitmeyecek biliyorsun.
çünkü çekiliyor.

özeniyorsun artık hayatına.

hayatımda ki tüm rehavet, düzensizlik, ölgünlük bu yüzdenmiş diyorsun.
kendimi başıboş yalnız amaçsız hissetmem yüzündenmiş....

oysa şimdi kendi hayatının başrol oyuncususun.
ve bir amacın var.
rolünü en iyi şekilde oynamak.

kameraları ve arkasındaki yönetmeni bir an olsun akıldan çıkarmadan,
kameralar yokmuş gibi yapmak.

öyleyse canım arkadaşım
her günün süper süper süper geçsin.

bak sana bi tüyo veriyorum;

....çekimdesin.


Peaah....K®HAN Bu tüyoyu daha önce HÜMA'ya vermişti.
hadi yaa...

Tüyo (Fransızca tuyau) : Sınavda başkasından yardım görme veya bir kaynaktan yararlanma, yardım alma, kopya.

9 Eylül 2008

NE ARAMIŞTINIZ?


Ne arıyorsan osun...
......
google bu güne kadar aradığın herşeyin arşivini tutuyomuş.
istersen bakabiliyormuşsun.
öyle mi yaa.

geçmişe pek bakmak istemiyor insan.
aklımız hep gelecekte :)
dii mi yaa.

fayda yok geçmiştekilerden.
unutmak serbest.

gelecek ise gelmemiş.
umutlanmak serbest.

konu kaydı eksenden.

blok benim değilmi?
...serbest.

K®HAN

8 Eylül 2008

DÜŞÜNDÜM DE...


BİZ
Kuşlar uçmak için doğmuş;

Kemiklerinin boş olmasından anlayoruz.
Açık ve bilinen bir yönü yok insanların.
Onu biz yaratıyoruz.


der özdemir asaf BİZ isimli şiirinde.

sanırım insanın mahiyetini anlamak için ömrü yetmedi .

aynı mantıkla cevap bulalım.

kuşları diğer hayvanlardan ayıran özellikleri kemiklerin boş olması demek...
anlıyoruz ki uçmak için yaratılmışlar.

insanı hayvanlardan ayıran özellik ise - herkes bilir- fikir yürütebilme yani düşünme yeteneğidir.
öyleyse düşünmek için yaratıldığımız ortada....

ne yüksek makam, ne asil görev şu düşünmek.



haddim değil ama sizi kendinizle tanıştırmak isterim.

işteee .. BİİİZ .

EVRENİİİN..... BEYİNNN TAKIMIIII.

bravo.

K®HAN

7 Eylül 2008

KUSURA BAKMAYIN KARDEŞLERİM



herkese diğerleri gözüyle bakmaya öyle alışmışız ki...
bu gün bir kalabalıkta, herkesin yüzüne baktım bir an.
aynı anne babadan aynı soy, aynı ırk. herkes insan.
insanız sahi biz! dedim. o kadar ortak yanımız var ki....
kiminin bedeni genç, kiminin yaşlı. ruhumuz aynı yaşta...
sahi buraya neden toplandık ki hepimiz ?
oysa koca dünya, evrende küçücük bir nokta...

ne sebeple olursak olalım buradayız işte.
kader birliğmiz var dünyalıyız diyorum.
hakkımız yok kimseyi yabancı görmeye.
kusura bakmasın benliğim ama
ben artık kusura bakamıyorum....


K®HAN

FİL-HAKİKA


hani kâsedeki zeytine çatalı bir türlü batıramaz da,
sen bir seferde batırınca; "ben yordum sen yakaladın tabii" der ya...

kim der?
biri der işte, konumuz o değil.


sen yeterki bir fikir yürüt,
hele yor meseleyi enine boyuna,
bir yorum yap,
hakikat kendiliğinden teslim olur sana...
hani yoruldu ya... :)

onu diyecektim.


K®HAN

UYARICI

1/9/08 00:29 sularında http://koyumor.blogspot.com'da...

"hani adalet dedin ya...

sen de bilirsin,

adalet dendiğinde hemen aklımıza eşitlik kavramı gelir.

kadını-erkeği, uzunu-kısayı, fakiri-zengini
eşitlemek arzusuyla dolar taşarız.

dolmak iyi belki ama taşarız biz.

bir ceviz ağacının altına uzansak
hemen cevizle, ceviz ağacını kıyaslar,
yanımızdaki
halinden memnun kabağın durumuna üzülür,
adil olmadığını düşünüp,
ağaca kabağı yakıştırır,
cevizi bir kökene bağlayıp rahatlar
uyumaya devam ederiz.

taa ki kafamıza bir ceviz düşene kadar.
ne kadar manidar , ne kadar veciz bir uyarıdır
kafaya düşen ceviz.
uyanabilene.

genelde biz uyanmak için daha büyüğünü tercih ederiz.... :)

(bloguma da yazacağım bu yorumu haberin olsun.)
bir konuyu bloğuma yazayım dediğimde anten dönüyor netlik kayboluyor.
ama başkasına yazarken sinyal tavana vuruyor.

hani dersini başkasına anlatırken eksiklerini farkeder ve tamamlar ya insan.

sanırım öyle oluyor."

(nasrettin hocanın işaret ettiği yere tıklayarak
bu pek lezzetli resmin sahibine teşekkür edebiliriz. )

K®HAN

5 Eylül 2008

EYVAH! KONUŞUYORUZ




02 Eyl 2008 21:20 sularında devletşah.com'da...

İngilizce kelimenin yayılmasından duyduğunuz endişeyi ben de tebrik ediyorum.

fakaaat…

sadece "geek" kelimesi için değil, dilimize girmiş yada girmeye aday tüm kelimeler için cumhuriyet tarihi boyunca tüm uygulamaların ne yazık ki hemen hemen hepsi yanlış ve görüşler bu konuda çok saplantılı.

yoğut, ayran benim icadımsa bu icadı alan kullanan ona yoğurt der, ayran der.demeli ve demiş.
hem demese de icadı yapan için değişen birşey yok.

bir sosyolog toplumda bir hal tespit etmiş adına falan filan demişse
senin dilindede kelime karşılığı yoksa. anlatmak için bi sepet kelime gerekiyorsa. al kullan ne var bunda?

hem muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız diye herşeyimizi avrupalıya benzetelim sonrada bir kelimenin hesabını aylarca yıllarca yapalım.

manyak mıyız biz?

sevgili türk dil kurumunun kurulduğu günden beri yaptığı iş budur.

kökleşmiş bizim olmuş kelimeler sökülüp yerine yeni uydurukçalar bulunmuş,
dedenin cevap dediğine torun yanıt desin,
eski (eskimez) kitapları okuyamasın,
okusa bile anlamasın,
kültürü ile bağı kopsun
ve tam bir kimlik arayışına ve sonucunda bunalımına girsin istenmiş
ve öyle de olmuş... olmamış mı?

dünyanın en zengin dili bizde iken en kısır dilin sahibi olmuşuz.

yani bizim insanımız konuşacak,
kelimeler de derdini anlatmaya kifayetsiz kalacak,
eskilerin önüne set çekilmiş; geri dönemeyecek,
o da yeni kelmeleri almayacak öğrenmeyecek kullanmayacak öyle mi?

öyle istenildiği kesin.

ama bebek büyüyor.
onun, anne, baba, mama dan başka kelimeleri de var şimdi
ve artık tanıklık ettiği cinayeti tüm insanlığa duyuracak.

dilimizi katledenler
bambaşka bir dille dünyaya ilan olunacaklar.

yeniliğe açık eski bir dille… TÜRKÇE'yle

K®HAN